Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2021
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Pınar Altın-Çelik
Danışman: Hamiyet Altuntaş
Özet:
Meme kanseri kadınlarda en sık teşhis edilen kanser türüdür ve tedavisinde çeşitli
stratejiler uygulanmaktadır. Antibiyotik, antiviral, antitümör ve immünomodülatör
özellikteki biyosürfaktanlar, bilinen toksisitelerinin olmaması nedeni ile kanser
tedavisinde yeni yaklaşımlar sunmaktadır ve kemoterapi sırasında hastalarda görülen
toksisite /yan etkiler yerine güvenle tercih edilebileceği öngörülmektedir. Fakat bu
alanda yapılan çalışmalar oldukça azdır ve tedavi yöntemi olarak kullanılabilmesi için
yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bu çalışmada meme kanseri tedavisine yeni bir strateji geliştirebilmek için, Bacillus
kaynaklı iki farklı biyosürfaktanın (İturin A ve Gramisidin A) hem tek başlarına hem de
kombinasyon halinde meme kanseri hücre dizilerinde (MCF-7 ve MDA-MB-231)
sitotoksisite, apopitoz, anti-inflamasyon ve anti-tümör seviyelerine olan etkilerinin
incelenmesi ve karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmamızda, hücre kültürü,
MTT [3-(4,5-Dimetil tiyazol-2) 2,5-difeniltetrazolyum bromür], ELISA ve kantitatif
gerçek zamanlı-polimeraz zincir reaksiyonu (RT-qPCR) yöntemleri kullanıldı. Yapılan
analizler sonucunda, biyosürfaktanların konsantrasyon ve zamana bağlı olarak MCF-7
ve MDA-MB-231 hücrelerinin canlılığını azaltarak (p<0,05-p<0,001) anti-proliferatif
ve anti-tümör özellik gösterdiği bulundu. Bax ve Bcl-2 gen ekspresyonu analizleri ile
biyosürfaktanların apopitozu indüklediği de gösterildi (p<0,05-p<0,0001). Ayrıca
kemorezistansa katkı sağlayan sitokin (IL-2, IL-6, IL-12, IL12RB2, TGF-β, TNF-α,
VEGF) ve kemokin (CXCL8, CCL2, CXCL10) ekspresyonlarının biyosürfaktanlar ile
değiştiği de gösterildi (p<0,05- p<0,001). Sonuç olarak, Gramisidin A ve İturin A biyosürfaktanlarının hem tek başlarına hem de
ikili kombinasyon olarak, meme kanseri hastalarının tedavilerine yeni yaklaşımlar
getirebileceği ve ileri çalışmalarla desteklenmesi gerektiği düşünülmüştür.