tidsad, sa.41, ss.47-69, 2024 (Hakemli Dergi)
Arketip arayışı, içinde yaşadığımız değişken, karmaşık ve belirsizlikler içindeki dünyayı insanın bir öz’e indirgeyerek anlama ve anlatma çabasıdır. Geçen yüzyılın başlarına doğru, bilim nesne temelli arketip arayışında, var olan hemen her şey, nesnel bir öze indirgendi. Sanat ta bu arayışa biçim diliyle yanıtlar aradı. Bu öz arayışı ruhumuzu ve aklımızı temelden şekillendirirken, bir var olma ve yaşam formülü de olmaktaydı. Bilimin paralelinde ama bilimden esinle, Modern sanat ta bir arketip arayışıydı. Öncelikle modern yaşantımızda bilimle şekillenen arketip arayışı özde olanı, önce atomlara ardından atom altı parçacıklara indirgedi. Bilimle temellendirilen parçacık dünyasında elde edilen bilgiler geleneksel yaşamı temelden alt üst etti. Bilimin paralelinde, sanat ta bu dönüşüme biçim diliyle öz’de arayışı; biçimleri parçalayıp koni, küre, silindir ve küp gibi geometrik alt biçimlere indirgeyerek yanıt verdi. Modern sanatın arketip arayışında ilk önce empresyonist sanatçılar, biçimleri ışık ve renk analizlerine dayanan, doğadan resimler yaparak ışığı incelediler. Ardından, Kübist sanatçılar nesnelerin yüzeyindeki biçimleri parçalayarak temel geometrik formlara dönüştürdüler. Fütüristler kübizmin geometrik diliyle, biçimleri hareketlendirip yeni kompozisyonlar ürettiler. Dada sanatçıları soyutlaşan değerlere kolaj tavırları ve performanslarıyla cevap aradılar. Konstrüktivistler malzemeler üzerinde katı ve şeffaf biçim ilişkilerinde, boşluğu da tasarımlarına dahil ettiler. Sürrealistler ise Freud’un psikanalizinden esinle bilinç ve bilinç dışını, rüya ve fantezileri üzerinden düşünerek gerçeküstü eserleriyle insanın iç dünyasına yeni pencereler açtılar. Dolayısıyla bilinç üzerinden kalkan kontrol serbest çağrışımlarla özgür kaldı. Bu makale bilimsel gelişmelerin paralelinde, modern sanatın, öz biçime indirgenmek istenen arketip arayışını, öncü sanat eserleri üzerinden araştırarak ve tartışarak göstermeyi amaçlar.