Sağlık Hukuku Sempozyumu, Kayseri, Türkiye, 22 Aralık 2018, ss.6
Aydınlatma, her türlü tıbbi müdahale öncesinde müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık
meslek mensubu tarafından kişiye gerekli bilginin verilmesidir. Hekimin aydınlatma
yükümlülüğüne dair Anayasa m. 17, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi m. 5, Tıbbi
Deontoloji Nizamnamesi m. 14 ve sair mevzuatta hükümler mevcuttur. Hekimin, tıbbi
müdahalenin nasıl, kim tarafından, nerede ve ne şekilde yapılacağı, müdahalenin faydalı ve
zararlı sonuçları, riskleri gibi konularda hastayı aydınlatması gerekmektedir. Aydınlatma türleri
incelendiğinde risk aydınlatmasının en sorunlu aydınlatma olduğu görülmektedir. Zira hangi
risklerin hangi sınırlar dahilinde aydınlatılacağına dair açık ve kolayca anlaşılabilir bir ölçüt
bulunmamaktadır. Öte yandan aydınlatmanın kapsamının daralması ve genişlemesi
mümkündür. Aydınlatma tıbbi müdahaleye karar verecek kişi veya kişilerin tamamına
yapılmalıdır. Tıbbi müdahaleyi yapacak kişi aydınlatma ile yükümlüdür. Aydınlatma hastanın
rızasından önce yapılmalıdır. Hasta Hakları Yönetmeliği aydınlatılmış onam formları ile sözlü
aydınlatmayı gerekli görmekte iken, Yargıtay ise matbu aydınlatma formlarının yeterli
olmadığı yönünde kararlar vermektedir. Bu durumda formların kişiselleştirilmiş boşluklarının
olması yerinde olacaktır. Aydınlatma yükümlülüğü gerektiği şekilde yerine getirilmez ise,
verilen rıza geçersiz olacağı için tıbbi müdahale hukuka aykırı olacaktır. Bu durumda hekimin
cezai ve hukuki sorumluluğu gündeme gelir. Ancak aydınlatma gereği gibi yapılmış olaydı dahi
hastanın aynı yönde karar verebileceği hekim tarafından ispatlanabilirse (illiyet bağının
bulunmadığı) bu durumda aydınlatma eksikliği rızayı geçersiz kılmayacaktır. Alman Medeni
Kanunu m. 630h f. 2 son cümlede yer alan muhtemel rıza hukukumuzda uygulama bulabilir.
Aydınlatma ile ilgili sorunların yoğunluğu sebebi ile hekimlerin defansif tıp geliştirdiği
görülmekte ve bu soruna acilen bir çözüm üretilmesi gerekmektedir.