Erciyes Akademi, cilt.36, sa.1, ss.396-407, 2022 (Hakemli Dergi)
Bu makalede modern Arap edebiyatında "Mehcer (Göç) Edebiyatı" olarak
isimlendirilen oluşumun tanınmış yazarlarından Mîhâîl Nuayme'nin "Kâne
mâ Kâne" adlı öykü kitabında yer alan "Saâdetu'l-Bîk (Sayın Bey)" adlı
öyküsü ile Osman Şahin'in "Acenta Mirza" ve "Reşim" hikayelerinden yola
çıkarak Yavuz Turgul tarafından senaryolaştırılan ve Nesli Çölgeçen'in
yönetmenliğini yaptığı "Züğürt Ağa (1985)" filmi karşılaştırılmıştır.
"Saâdetu'l-Bîk (Sayın Bey)" öyküsü ve "Züğürt Ağa" filminin odak
noktası, sosyoekonomik şartların zorladığı ve sosyal rollerde önemli
değişimlere yol açan göç olgusudur. Her iki anlatıda da
modernleşme-gelenek ekseninde meydana gelen bazı çatışma noktaları öne
çıkarılmaktadır. Bu bağlamda, artık etkinliği sona erme aşamasına gelmiş
olan birtakım geleneksel unvanları ve toplumsal ayrıcalıkları elinde
tutan kişilerin içine düştükleri trajikomik durumlar ironik bir dille
anlatılmaktadır. Biri yazınsal, diğeri görsel bir sanat eseri olan iki
farklı anlatı, tematik açıdan aynıdır; kapitalistleşmeye doğru giden
toplum yapısı içinde "ağalık", "beylik" gibi yok olmaya yüz tutmuş
unvanlara sahip olan kişilerin içine düştükleri çaresizlik öne
çıkarılmaktadır. Her iki eserde de başkarakterin (protagonistin)
hayatını değiştiren olay hemen hemen aynıdır. Aslında ekonomik durumları
iyi olmamakla birlikte, eskisi gibi yaşayıp gitmekte iken benzer iki
hadise onların hayatında yeni bir dönem başlatır. İki eser de, doğup
büyüdükleri topraklarda alıştıkları yaşamı terk etmek zorunda kalıp daha
iyi bir yaşam umuduyla büyük merkezlere göç eden ancak kendilerine çok
yabancı bir ortamla karşılaşmalarından dolayı daha iyi yaşam şartlarına
kavuşamayan bir "şeyh" ve bir "ağa"nın dramıdır.