Tüm Yönleriyle Çay ve Çay Turizmi, Altaş A., Editör, Detayyayıncılık, Ankara, ss.149-166, 2018
Latince adıyla Camellia sinensis olarak bilinen çay bitkisi, Çin ve Hindistan’dan dünyaya yayılmıştır. Tadı, kokusu ve rengi nedeniyle rahatlatıcı etkisinin yanı sıra susuzluk hissini gidermesiyle, tüketimi çok tercih edilen bir içecek olmuştur1 . İlk olarak Erken Paleolitik Dönemde tüketildiği arkeolojik çalışmalarda gösterilen çay, eski bir içecek olmasının yanı sıra o dönemlerden beri medikal, ekonomik ve kültürel öneme sahiptir2 . Farkındalığın artmasıyla birlikte çayı sağlığı iyileştirici ve bazı hastalıkları önleyici içecek olarak tüketme alışkanlığı tıbbi çalışmalara konu olmuştur3,6. Günümüzde sudan sonra en fazla tüketilen içecek olan çayın7,9 birçok hastalığa karşı koruyucu etkileri olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir10. Çay sağlıkla ilgisi olduğu düşünülen 4.000’den çok kimyasal madde içermektedir9,11. Kateşin olarak bilinen büyük moleküllü polifenoller ile karakterizedir12. Çayda bulunan en önemli kateşinler, epikateşin (EC), epikateşingallat (ECG), epigallokateşin (EGC), epigallokateşingallat (EGCG)’tır8,13. Ayrıca çay kuru ağırlığında en yüksek flavonoid miktarına sahip bitkilerden biridir. Düzenli çay içenler, almaları gereken flavonoidlerin yaklaşık %80’ini çaydan karşılayabilirler. Çay bitkisi yeşil çay, siyah çay, beyaz çay ve oolong çay olarak 4 kategoriye ayrılmaktadır14,15. Diğer taraftan hem siyah hem de yeşil çayda kafein bulunmasına rağmen yeşil çaydaki kafein oranı daha düşük, ancak daha az işlem gördüğü için antioksidan miktarı ve polifenolik komponentleri daha fazladır16. Oolong çay ise kafein içeriği yüksek olan ve yeşil çaydan daha fazla çeşitli kateşinlerin bulunduğu bir çaydır10. Günde 1 g çay tüketimin günlük 200-300 mg flavonoid sağlayabileceği, bu miktarın günlük tavsiye edilen E ve C vitamini ile b karotenin toplam (70 mg/gün) antioksidan etkisinden daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir, bu durum çayın antioksidan özelliğinin önemini artırmaktadır. Bitkilerde bulunan birçok flavonoid, C vitamininden birkaç kat daha güçlü antioksidan özelliklere sahiptir. Fermente olmayan yeşil çay %80’den fazla flavonoid içermekte iken siyah çay sadece %20-30 oranında flavonoid içermektedir. Çayda bulunan başlıca fenolik bileşikler, flavanol glycoside, leucoanthocyanin, thegallindir17. Çayda bulunan özellikle flavonoidlerin, çeşitli hastalıkların riskini azalttığı epidemiyolojik çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca çay antioksidatif aktivite, antimutajenik aktivite, antikarsinojenik, antiülser, antialerjik, antiinflamatuar, antianjiyojenik, apoptotik, antiobezite, antidiyabetik, hipokolesterolemik, hipolipidemik, antiaterosklerotik, antibakteriyal, antiviral, yaşlanmayı geciktirici gibi değişik farmakolojik etkileri ile sağlık üzerine faydalar göstermektedir17,18. Bu etkileri sayesinde kanser, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, diyabet ve nörolojik hastalıklar üzerine faydaları vardır19,25. Siyah çaydaki teaflavinler ve tearubiginler ile yeşil çaydaki kateşinler, kanser hücrelerinin proliferasyonunun inhibe edilmesi, inflamasyon, platelet agregasyonu ve anti-apopitotik proteinler, glukoz ve lipid metabolizması regülasyonu ve DNA yapımı, immün fonksiyonların stimülasyonu gibi fizyolojik etkileri sağlayan başlıca bileşenlerdir 26,28. Çayda bulunan kafeinin ise, vücut ağırlığı ve enerji harcaması üzerine etkilerinden literatürde bahsedilmektedir29,30. Kafeinin insanlarda termogenezi uyardığı ve yağ oksidasyonu yaptığı belirtilmektedir7 . Demlenmiş 250 mL yeşil çay 30-40 mg kafein içermektedir31. Sağlık profesyonelleri tarafından günlük kafein tüketim düzeyinin 300 mg’ı aşmaması önerilmektedir7