İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren bilinmezliğin sarhoşluğu içinde yaşar. Bu öyle bir bilinmezliktir dünyaya nasıl geldiğini, nasıl yaşadığını, yarın ne olacağını hatta ölümü bile kendine konduramadığı bir bilinmezliktir. Ancak insan için öyle bir an gelir ki dünyadaki varlığını sorgulamaya başlar. Tüm bilinmezlikler bir anda gün yüzüne çıkar, dünyada olmak, dünyada yaşamak ve hatta ölmek… Bütün bunlar insanın ruhunu sıkıştırır ve insan kaygılı bir hal alır. Varoluşçu filozoflar, bireyin kaygılı halini varoluş için bir ışık olarak görür. Kaygı, insanın birey olarak kendini tanıması kendi varoluşunu gerçekleştirmesi için önemli bir ruh halidir.
Human beings live in the intoxication of the unknown from the moment they are born. This is such an unknown, how he came to the world, how he lived, what will happen tomorrow, even death, an unknown that he cannot put himself. However, there comes a time for a person when he begins to question his existence in the world. All the unknowns suddenly come to light, being in the world, living in the world and even dying... All these compress the soul of the person and people become anxious. Existential philosophers see the anxious state of the individual as a light for existence. Anxiety is an important mood for a person to know himself as an individual and to realize his own existence.