Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Güncel Araştırmalar - II, SALI Güneş,ÇATALCALI CEYLAN Ayşe, Editör, Gece Kitaplığı, Ankara, ss.233-253, 2023
Günümüzde her alanda olduğu gibi turizm alanında da çok hızlı bir dönüşüm söz konusudur. Dünya çapındaki teknolojik gelişmelerin, şehirleşme ve nüfus artışının da tetiklediği bu dönüşümde, doğaya ve doğal ürünlere yönelim artmakta, bunun paralelinde de turistik faaliyetlerde doğa temelli turizm türlerine ilgi giderek artmaktadır. Doğaya yönelişle birlikte, bütün ekonomik ve sosyo-kültürel faaliyet alanlarında sürdürülebilirlik her zamankinden fazla ön plana çıkmaktadır. Turizm alanında sürdürülebilirliğin sağlanmasında, ülkemiz için de oldukça yeni bir turizm türü olan jeoturizm, değerli bir fırsat olarak görülebilir. Jeoturizm, ağırlıklı olarak cansız doğayı incelemeye dayalı, jeolojik unsurları ve yeryüzü şekillerini konu alan, ancak bütünsel bakış açısıyla canlı doğayı ve kültürü de kapsayan sürdürülebilir bir turizm türüdür. Jeoturim, turistlerin volkanik ve tektonik süreçler ve bunların sonuçları hakkında bilgi edinebilecekleri, manzaraya dayalı estetik izlenimler oluşturabilecekleri, çevreye bakış açısında yenilik getiren, doğaya dayalı turizm yaklaşımlarının bir alt dalı olarak da ele alınabilecek bir yaklaşımıdır. Türkiye özelinde bakıldığında, ülkemizin jeoturizme yönelik oldukça geniş bir potansiyele ve doğal kaynak çeşitliliğine sahip olduğu ifade edilebilir. Alp-Himalaya dağ kuşağının bir parçası olan ülkemizde, her jeolojik zaman ve hatta her jeolojik devreye ait farklı niteliklerde araziler görülmektedir. Milyonlarca yıl boyunca çok sayıda dağ oluşumu hareketi geçiren Anadolu yarımadası, ayrıca tarihi çağlara kadar devam eden volkanik faaliyetlere de sahne olmuştur. Bu bakımdan ülkemiz, Atalay’ın (1992: 9) da belirttiği gibi, “hem yer hareketleri açısından hem de çeşitli jeolojik zamanlarda oluşmuş volkanik, tortul ve metamorfik kaya gruplarına sahip olup bir jeoloji laboratuvarı ve albümü görünümü arz etmektedir.” Tektonik hareketlerin, yani depremlerin sıklıkla görüldüğü ülkemizde, jeoturizm turistlere yönelik değerli bilgilenme imkânı da sunmaktadır. Bu tür felaketlerin tarih boyunca nasıl ve nerelerde yaşandığı, ne tür izler bıraktığı ve bu felaketlere yönelik hangi tedbirlerin alınması gerektiği ile ilgili turistlerin bilinçlendirilmesi, bu turizm türünün temel çıktılarından biri olarak görülebilir. Jeoturizm konusunda son yıllarda akademik ilgi oldukça artmış durumdadır. Konuya yönelik uluslararası hakemli dergiler yayına başlamış, kongreler gerçekleştirilmiş (Ruban, 2015) ve hatta henüz çok aktif olmasa da Polonya’da Uluslararası Jeoturizm Birliği (IAGt) kurulmuştur (Hose vd., 2011). Dünya genelinde artan bu ilgiye rağmen, Türkiye’de özellikle turizm araştırmacıları tarafından konuya yönelik ilginin sınırlı kaldığı ifade edilebilir. Örneğin, Ruban (2015), jeoturizm ile ilgili yaptığı Scopus veri tabanına dayalı bibliyometrik araştırmasında, 2012-2014 yılları arasında yayınlanmış 165 makale tespit etmiş ve bu makalelerin yazarlarını ülkeler bazında sınıflandırmıştır. Araştırma sonuçlarına göre en fazla İtalyan, Brezilyalı, Çinli ve Polonyalı araştırmacıların konuya ilgi gösterdiği belirlenirken, bu araştırmacıların içerisinde sadece bir Türk araştırmacının yer alması, konunun ülkemizde yeterince ilgi görmediğini düşündürmektedir. Bu tespitten yola çıkarak, bu çalışmanın iki temel amacı bulunmaktadır: Birinici amaç, jeoturizm ile ilgili temel kavramları inceleyerek, jeoturizmin günümüz turizmi içerisinde nasıl bir yere sahip olduğunu belirlemektir. Bu amacın yanı sıra, çalışmanın ikinci amacı, Türkiye’de jeoturizm ile ilgili yapılmış olan akademik araştırmaları ele alarak, bu araştırmalarda konu odağı olarak seçilen coğrafi bölgeleri/illeri ve sıklıkla ele alınan konuları tespit ederek, araştırmaların niceliği ve genel özelliklerini belirlemektir. Bu iki amaca dayalı olarak, çalışmanın birinci bölümünde jeoturizmin tanımı, turizm türleri içerisindeki yeri ve jeoturizmin temel kavramlarına yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, Türkiye’de jeoturizm alanında yapılmış olan ve sistematik literatür taraması yöntemiyle belirlenmiş araştırmaların özellikleri ve ele aldıkları konulara değinilmiştir.