KBUD KONGRE & LAB EXPO 2024 VE ULUSAL 12. LABORATUVAR SÜREÇLERİNİN YÖNETİMİ SEMPOZYUMU, Antalya, Türkiye, 18 - 21 Kasım 2024, ss.181-182
AMAÇ Klinik laboratuvarlarda, laboratuvar hatalarının yaklaşık %70’lik bölümü preanalitik evrede gerçekleşmektedir. Preanalitik evre hatalarına bağlı numunede hemoliz ve pıhtı varlığı, en sık numune ret nedenleridir. Reddedilmeyen numuneler, test sonuçlarının hatalı çıkmasına ve numune tekrarı gerektirerek geciken sonuçlara neden olabilmektedir. Hidrofobik ve süperhidrofobik kaplamalar, özellikle kanla temas eden cihazlarda umut verici uygulamaları nedeniyle tıbbi alanlarda giderek artan ilgi görmektedir. Süperhidrofobiklik, hücrelerin yüzeylerle etkileşimini kontrol eder ve hücrelere zarar vermeden kanın veya plazmanın akışını kolaylaştırır, kan bileşenleri ve mikroorganizmalar dahil olmak üzere organik maddelerin yapışmasına karşı koruyuculuk oluşturur. Bu çalışmada EDTA içeren tüplere yapılan süperhidrofobik kaplamanın numunede hemoliz ve pıhtı oluşumunun engellenmesi ve tam kan sayımı parametrelerinin stabilitesinin artırılmasına katkı sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. MATERYAL VE YÖNTEM Çalışmaya 8 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Her bir gönüllüden gece açlığını takiben iç yüzeyi süperhidrofobik kaplamalı ve kaplamasız EDTA içeren tüplere kan numuneleri toplandı. Tüm tüplerden kan alımını takiben (0.saat), 24, 48, 72 ve 96.saatlerde olmak üzere Sysmex XN-450 otoanalizöründe toplam beş kez tam kan sayımı yapıldı. Çalışma süresince tüpler +4°C’de muhafaza edildi. Kaplamalı ve kaplamasız tüplerin aynı saatte analiz edilen numuneleri bağımlı örneklem t testi ile, kaplamalı ve kaplamasız tüplerden yapılan tekrarlı ölçümlerin kendi içinde karşılaştırılması ise tekrarlı ölçümlerde ANOVA testi ile gerçekleştirildi. 0.05 ve altında p değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. BULGULAR Lökosit ve nötrofil sayıları 96 saat boyunca kaplamalı tüpte değişmezken, kaplamasız tüplerde özellikle 48. saatten sonra önemli düşüş gözlendi. İki tüp arasında 0. saatte fark bulunmazken, 24. saatten itibaren istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu bulundu (p<0.05). Lenfosit sayısı her iki tüpte de zaman içerisinde düşüş gösterdi. Kaplamalı tüpte bu düşüş anlamlı bulunmazken (p=0.058), kaplamasız tüpte istatistiksel olarak anlamlı düzeydeydi (p<0.001).
Eritrosit sayısı (RBC) ve hemoglobin (Hb) konsantrasyonundaki değişiklik, ilk 72 saatte beklemekle her iki tüpte de anlamlı bir değişiklik gözlenmedi (p>0.05). Platelet sayısı, her iki tüpte de ilk 24. saatte anlamlı düşüş gösterdi (kaplamasız tüp p=0.003; kaplamalı tüp p=0.022). Ortalama eritrosit hacmi (MCV), her iki tüpte de ilk 24 saatte değişmezken; 48. saatten itibaren anlamlı olarak yükseldi. Kaplamalı ve kaplamasız tüpler birbiri ile karşılaştırıldığında, MCV düzeylerinde ilk 72 saatte anlamlı fark bulunmazken, 96. saatte kaplamasız tüpte kaplamalı tüplerden önemli düzeyde daha yüksekti (p<0.001). SONUÇ Süperhidrofobik materyal kaplı EDTA’lı tüplerin 96 saatlik süreçte lökosit, nötrofil ve lenfosit stabilitesini koruduğu gözlemlendi. Beklemekle meydana gelen PLT sayısındaki düşüş, kaplı tüplerde engellenemedi. Çalışma bulgularına göre ilk 96 saatte RBC ve Hb miktarında belirgin değişim olmadığından, kaplı tüplerin bu parametreler üzerine etkisi değerlendirilemedi.
ERÜ BAP Birimi destekli TYL-2024-13762 proje kodlu yüksek lisans tezinden üretilmiş çalışmadır.