Tasavvuf Geleneğinde Hakikat-I Muhammediyye ve Devriyeler Yaklaşımlarına Göre İnsan-ı Kâmil Anlayışı ve İktisadi Hayata Tesiri


Creative Commons License

Erdem E.

Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, cilt.47, sa.2, ss.241-257, 2023 (Hakemli Dergi)

Özet

İslam geleneğinde ‘insan-ı kâmil’ kavramı esas itibariyle vahyin doğrultusunda bir yaşam biçimini benimsemiş ve o uğurda örnek, ideal, yetkin, olgun bir insanı ifade eder. Bu genel çerçeveyi esas alarak, tasavvufta insan-ı kâmil meselesi genel olarak iki şekilde yorumlanmıştır: Birincisi, günlük dilde kullanılan olgun ya da ideal insan anlamındaki Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış, tasavvuf çevrelerinde hal ehli olarak bilinen yaklaşım; diğeri ise, bazı mutasavvıfların savunduğu vahdet-i vücud nazariyesini esas alan hakikat-ı Muhammediyye ve devriyeler yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşımlardan hakikat-ı Muhammediyye, İbn Arabi, Abdülkerim Cîlî ve Mevlâna gibi önemli mutasavvıflar tarafından savunulmuştur. Bu itibarla, Cîlî ve Mevlâna ile Anadolu’da yaygın olarak bilinen bazı tasavvuf alimlerinin ve düşünürlerin görüşlerini incelemek suretiyle, söz konusu anlayışın Anadolu İslam anlayışı ve iktisadi hayatı üzerindeki tesirini ortaya koymak çalışmanın esas amacıdır. Bu anlayışa göre, gerçek ve hatta tek insan-ı kâmil Hz. Peygamberdir. Zira Allah her şeyden evvel Onu yaratmış, bütün mahlukat bu hakikatten ortaya çıkmıştır. Ancak, Sünni İslam ulemasının önemli bir kısmı Hz. Peygamber’in bu şekilde anlaşılmasının ve inanılmasının onu ilâhlaştıracağı gerekçesiyle bu görüşe karşı çıkmış, hatta itikadi bakımdan olumsuz sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunmuşlardır. Böyle bir insan modeli, sosyal ve iktisadi hayata aktarıldığında, toplumun huzurunun, refahının ve mutluluğunun sigortası bizzat insan-ı kamilin kendisi olacaktır. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Vahdet-i vücud, İnsan-ı kâmil, Abdülkerim Cîlî, Mevlâna, Devriyeler, İslam iktisadı

In Islamic tradition, the concept of "perfect human" or, in its traditional expression, "al-insan al-kamil" essentially refers to a person who has adopted a lifestyle in line with the revelation and has an exemplary, ideal, competent, mature personality for that purpose. Based on this general framework, the issue of the perfect human being in Sufism has generally been interpreted in two ways: The first refers to a person, who is moralized with the morals of the Qur'an, which means mature or ideal human being used in daily language, and known as ahl al-hal or ahl al-dil in Sufi circles; the others are the haqiqat al-Muhammadiyya and dawriyas approaches. Among these approaches, the main purpose of the study is to reveal the influence of the haqiqat al-Muhammadiyya on Anatolian Islamic understanding and economic life by examining the views of the leading Sufi scholars Cili and Mawlana, and some other scholars whose books are widely known. According to this understanding, the real and even the only perfect human being is the Prophet Muhammad. Because God created Him before anything else, and all creatures emerged from this truth. But it should be noted that a significant part of the Sunni Islamic scholars opposed the understanding and belief of the Prophet on the grounds that it would deify him, and they even warned that it could lead to negative consequences in terms of theology. When such a human model is transferred to social and economic life with its real context, the insurance of the peace, welfare and happiness of the society will be the perfect human himself. Keywords: Sufism, Wahdat al-wujud, Perfect human, al-insan al-kamil, Abdulkarim al-Cili, Mawlana, Dawriyas, Islamic economics.