12. Klinik Nöroimmünoloji Sempozyumu 2022, Antalya, Türkiye, 12 - 15 Mayıs 2022, ss.26
Özet: Biyolojik bir tedavi olan ustekinumab, IL-12 ve IL-23 sitokinlerin ortak p40 alt birimlerini etkileyen bir Ig G1 rekombinant
monoklonal antikorudur. Psoriasis, ankilozan spondilit (AS) ve enflamatuvar barsak hastalığı olmak üzere üç hastalığın tedavisinde
kullanılmaktadır. Ustekinumabın yan etkileri; üst solunum yolu enfeksiyonları, nazofarenjit, artralji, öksürük, baş ağrısıdır. Nadiren
enjeksiyon yeri reaksiyonları ve nötralizan antikor gelişimi gözlenir. Malignite gelişimi olgu bildirileri ile sınırlıdır. Hipofizit terimi,
hipofiz bezi ve sapının iltihaplanmasını tanımlamak için kullanılmaktadır. Hipofizit, primer veya sella tursikayı tutan hastalıklar,
ilaçlar veya diğer sistemik patolojilere ikincil olarak gelişebilir. Bu çalışmada ustekinumab tedavisi ile ilişkili hipofizit olgusunun uzun
dönem takipleri sunulmuştur.
Olgu: Ankilozan spondilit tanısı ile 1 ay önce ustekinumab başlanan 42 yaş erkek hasta analjezik tedaviye yanıt vermeyen şiddetli
baş ağrısı olması üzerine başvurdu. Nörolojik muayenesi bitemporal hemianopsi harici doğaldı. Hastaya kranial ve hipofiz MRG
çekildi. Hipofiz bezinde T2A hiperintens T1 diffüz homojen hipointens, gadolinyum enjeksiyonu sonrasında periferde daha belirgin
olmak üzere diffüz homojen kontrastlanma gösteren sinyal değişikliği izlendi. Klinik ve görüntüleme bulguları hipofizit olarak
değerlendirildi. Hastaya 10 gün 1000 mg intravenöz metilprednizolon verildi. Semptomları geriledi. Hastanın gönderilen hipofiz
hormonlarında azalma izlendi. Endokrinoloji ile konsülte edildi. Hipofizer yetmezlik olarak değerlendirildi. Hasta romatoloji ile
konsülte edildi. Ustekinumab tedavisi stoplanarak etanercepte geçiş yapıldı. Hastanın 1 yıl sonraki kontrol görüntülemesinde
hipofizde parsiyel empty sella bulguları izlendi. hipofiz hormonları 36 ay içerisinde normal düzeylere ulaştı.
Tartışma: Hematolojik malignitelerin ve romatolojik hastalıkların tedavisindeki ilerlemeler yeni immünomodülatör
moleküllerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu ajanlardan özellikle ipilimumabın kullanımı, önemli bir hasta grubunda hipofizit
gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. Bu olgu sunumunda, başka bir monoklonal antikor olan ustekinumab tedavisi sonrası hipofizit
gelişmiştir. Literatürde ustekinumab tedavisi sonrasında hipofizit vakası bir olgu sunumu şeklinde bildirilmiştir. Bizim olgumuzda da
ustekinumab tedavisi sonrasında baş ağrısı ile başvuran hipofizit tanısı alan hastanın uzun dönem takipleri ve kullandığı biyolojik
ajan sonrasında gelişebilecek komplikasyonların vurgulanması amaçlanmıştır.