18 YÜZYIL İNGİLİZ ŞARKİYATÇILIĞINA YENİ BİR BAKIŞ


BAKTIR H.

Jass Studies, cilt.6, sa.4, ss.111-124, 2013 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 6 Sayı: 4
  • Basım Tarihi: 2013
  • Dergi Adı: Jass Studies
  • Derginin Tarandığı İndeksler: CAB Abstracts, MLA - Modern Language Association Database, Veterinary Science Database, Directory of Open Access Journals
  • Sayfa Sayıları: ss.111-124
  • Erciyes Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

 

Özet

18. Yüzyıl İngiliz Edebiyatı’nda Osmanlı Doğu dünyasına karşı artan bir ilgi vardır. Bu dönemde sadece Osmanlı-Doğu dünyasını ele alan yeni bazı yazın türleri ortaya çıkmıştır. Sözde-doğu mektupları ve doğu hikâyeleri olarak tanımlanan bu yeni türler geleneksel şarkiyatçı yaklaşıma meydan okuyan yeni bir şarkiyatçı bakış açısı ortaya koyar. Sözde-doğu mektupları İtalyan yazar Jean Paulo Marana’nın 1684 yılında basılan Türk Casusu ile ün kazanmış ve Avrupalı yazarlar tarafından taklit edilmiştir. Fransa’da Montesquieu, İran Mektupları (1721) ile, İngiltere’de Oliver Goldsmith Citizen of the World (1728) ile bu yeni türü kendilerine uyarlamışlardır. Sözde-doğu Mektuplarında anlatıcının kullandığı maske, yazarın kimliğini de gizlemiştir. Bu sayede metnin gerçek yazarı uzak bir bakış açısı kullanarak siyasi ve sosyal yozlaşmaları özgürce eleştirebilmiştir. Bu türden sonra İngiliz yazarların Osmanlı-doğu dünyasına olan ilgisi Binbir Gece Masalları’nın çevirisi ile birlikte artarak devam etmiştir. Dönemin önemli yazarları konusu veya bağlamı doğu olan hikâyeler yazdılar. Örneğin, Samuel Johnson bunlardan bir tanesidir. Bu türlerin Doğu dünyasını daha detaylı ve yakından yansıtması sayesinde 18. yüzyıl İngiliz yazarlar Osmanlı-Doğusu’na daha entelektüel ve daha az önyargı ile bakmaya başlamışlardır. Bu bakış açısı Edward Said’in Orientalism [Şarkiyatçılık] adlı eserinde anlatılan geleneksel Batılı yaklaşımdan daha farklı bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Biz bu makalemizde 18. yüzyıl Sözde-doğu Mektupları, Doğu Hikayeleri ve Gezi Edebiyatı türlerinde Osmanlı-Doğusuna nasıl bakıldığını ve bu bakışın geleneksel Şarkiyatçı Avrupalı bakış açısından nasıl farklılık gösterdiğini inceleyeceğiz.

 

 

Abstract

 

In English literature there is an increasing interest in the Ottoman-orient during the 18th century. New literary genres that mainly deal with the Ottoman-Orient begin to appear in this period. Such new genres known as pseudo-oriental letters and oriental tales create a new perspective and challenge the traditional orientalist one. Pseudo-oriental letters become popular after the publication of Jean Paulo Marana’s Turkish Spy in 1684 and the genre is imitated by European writers.  Montesquieu, in France, writes Persian Letters (1721); Oliver Goldsmith in England re-appropriates the genre in The Citizen of the World (1728). The mask used in the genre conceals the actual identity of the author. Thus, using a distant perspective the actual author of the text is able to criticize political and social corruptions freely. English writers interest in the Ottoman-orient continues to increase, after Pseudo-oriental Letters, with the translation of Thousand One Night Tales. Contemporary English authors produce works which either deal with the Orient or stories that take place in it. For instance, Samuel Johnson is one of them. These genres reflect the Orient from an intimate perspective. Therefore, 18th century English writers develop less prejudice and more intellectual tendency toward the Ottoman-orient. The present perspective is different from the traditional orientalist approach presented in Said’s Orientalism (1978). This article aims to explore how 18th century genres such as Pseudo-oriental letters, oriental tales and travel literature represent the Ottoman Orient and how such representation is different from the traditional European Orientalist Perspective.