ENDOKURS 4 Mezuniyet Sonrası Eğitim Kursu, Samsun, Türkiye, 4 - 06 Ekim 2019, ss.33, (Özet Bildiri)
PANKREAS NÖROENDOKRIN TÜMÖRLÜ HASTALARDA UZUN DÖNEM TAKİP SONUÇLARI: TEK MERKEZ DENEYIMI
Amaç: Pankreas nöroendokrin tümörleri (PNET) pankreas hacminin %1-2’lik kısmını oluşturan adacık hücrelerinin neoplazisi olup gastroenteropankreatik
nöroendokrin tümörlerin bir alt grubudur. Büyük çoğunluğu sporadik gelişimli olan PNET’ler familyal kanser sendromları
ile de birliktelik gösterebilmektedir. Kendi içinde fonksiyone ve nonfonksiyone olarak iki gruba da ayrılabilen PNET’lerin çok büyük
çoğunluğu (%60-90) nonfonksiyonedir. Nonfonksiyone PNET’ler daha çok kitle etkisine bağlı semptomlarla (Karın ağrısı, sarılık) tanı
alırken, fonksiyone PNET’ler ise salgıladığı hormona bağlı semptomlarla ortaya çıkmaktadır. PNET’lerde prognozu belirleyen en önemli
değişken tanı anındaki hastalık yaygınlığıdır. Son yıllarda hem patolojik hem de radyolojik tanısal yöntemlerdeki gelişmelerle beraber
daha sık tanı almakla beraber hala nadir görülen (yıllık insidansı 3-4/1000000 civarı) bir neoplazi olan PNET’lerin takibi için multidisipliner
çalışma yapılması gerekmektedir ve bunu deneyimde merkez sayısı son derece azdır. Biz de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi (ErÜTF)
Nöroendokrin Tümör grubu olarak PNET hastaları deneyimlerimizi paylaşmayı amaçladık.
Yöntem & Gereçler: Bu değerlendirmeye ErÜTF’de PNET tanısı ile 2001 ile 2019 yılları arasında takip edilen toplam 82 hastadan verilerine
ulaşılabilen 75’i çalışmaya dahil edildi.
Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 55,5±13,6, kadın/erkek oranı %52/48 idi. İki ayrı derecelendirme sisteminden evresine bakıldığında
vakaların %21’inin G3; TNM sınıflamasına göre ise %66’sının evre IV olduğu görüldü. Hastaların %’60’ına cerrahi uygulanmış olup; bunların
%51’i küratif, %9’u ise palyatif cerrahi idi. Vakaların %71’inde medikal tedavi ihtiyacı olurken (%44 somatostatin analogu (SSA), %13
everolimus, %7 sunitinib, %30 kemoterapi) verilirken, %22’sine peptid reseptör radyonüklid tedavi (PRRT) uygulanmıştı. Küratif cerrahi
sonrası ise %16‘sının SSA, %3‘ünün everolimus, %3‘ünün sunitinib ve %13’ünün kemoterapi aldığı, %5’inin PRRT aldığı görüldü. Kemoterapi
alan hiçbir hastada komplet remisyon sağlanamazken, %40’ında parsiyel remisyon elde edildi. Sağ kalımı etkileyen faktörlere
bakıldığında ise; tümör derecesi, evresi, cerrahi uygulanmış olmasının etkilediği görüldü.
Sonuç: Sonuçlarımız güncel bilgilerle uyumlu olup PNET’i olan hastaların öncelikle cerrahiye yönlendirilmesi gerektiğini, cerrahinin
yetersiz olduğu veya nüksün olduğu durumlarda diğer tedaviler ile sağ kalımın uzatılabileceğini göstermiştir. PNET’ler tedavisi oldukça
zor bir grup olup hastaların farklı branşlardan hekimlerce oluşturulan multidisipliner ekiplerce yapılmalıdır.