Karadeniz 18th İnternational Conference on Social Sciences, Rize, Türkiye, 04 Temmuz 2025, (Özet Bildiri)
Türk hukukunda zina mutlak boşanma sebeplerinden biri olarak düzenlenmiştir. Nitekim 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu md.161/I hükmünde eşlerden birinin zinada bulunan diğer eşe karşı zina sebebiyle boşanma davası açma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.
Zina sebebiyle dava açacak olan eşin bu hakkı, Türk Medeni Kanunu md.161/II hükmü kapsamında, diğer eşin zina fiilini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde işbu fiilin üzerinden beş yılın geçmesiyle ortadan kalkmaktadır. İlgili süreler mahiyeti itibariyle hak düşürücü sürelerdir1. Bunun sebebi, bu sürelerin; kamu düzeninin tesisinin açık gereği ve tezahürü olmasındandır. Dolayısıyla, sürelerin dolduğu ileri sürülmese dahi bu husus hâkim tarafından re’sen gözetilmelidir2. Bu noktada, zina fiilinin öğrenildiği anın tespiti, zinanın sürekli yahut kesintisiz oluşu ile iradeyi sakatlayan hallerin zina eylemini öğrenmeye ve belirtilen hak düşürücü sürelere etkisi, derdestlik prensibi ve özellikle uygulamada ortaya çıkabilecek çeşitli vakıa hallerinin ele alınması ve incelenmesi önem arz etmektedir.
Türk kanun koyucusu Türk Medeni Kanunu md.161/III hükmünde “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” düzenlemesine yer vermiştir. Bu kapsamda, affeden eşin artık zina sebebiyle boşanma davası açma hakkının sona erdiğini söylemek gerekir3. Bu sebeple de affın kavramsal ve hukukî açıdan ne anlama geldiğinin ortaya konulması oldukça önemlidir. Keza, hukuken af anlamına gelecek olan hallerin gündeme gelebileceği durumlar ve Türk hukuku öğretisi ile yargı içtihatlarında yer alan bu konudaki görüş ve yaklaşımların çeşitliliği göz önüne alındığında bu önem daha da artmaktadır.