18. TÜRK TARİH KONGRESİ , cilt.3, sa.35, ss.235-261, 2022 (Düzenli olarak gerçekleştirilen hakemli kongrenin bildiri kitabı)
İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmayı bırakmıştır. Bu doğrultuda İngiltere Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarını ele geçirmek için birçok rapor hazırlatmıştır. İngiliz bürokratların hazırladığı raporlarda hangi bölgede hangi grup ile müttefiklik kurulması gerektiğine dair öneriler yer almıştır. Stratejiler geliştirilen bu toprakların başında ise içerisinde üç semavi din açısından kutsal sayılan Kudüs’ü barındıran Filistin gelmektedir. İngiltere, Filistin’de dünya Siyonist organizasyonuyla beraber hareket etme kararını almıştır. Bunun bir göstergesi olarak İngiltere, 3 Kasım 1917’de Balfour Deklarasyonu’nu yayınlamış ve Filistin’de Yahudilere bir ulusal ev vaat etmiştir. Ardından General Allenby önderliğinde 11 Aralık 1917’de Kudüs’ü işgal etmiş ve bir yıl içerisinde tüm Filistin’de İngiltere askeri yönetimini başlatmıştır. Askeri yönetim 1 Temmuz 1920’de yerini İngiliz sivil idaresine bırakmış ve Filistin’in ilk yüksek komiseri Sir Herbert Samuel atanmıştır. Samuel’in temel görevi Balfour Deklarasyonu içeriğinin Filistin’de gerçekleştirilmesidir. Çok kısa süre içerisinde yaşanan bu gelişmelere Filistinli Araplar sessiz kalmamış ve tepkilerini dile getirmiştir. Yahudiler ve Araplar arasında artan gerilimi azaltmak için İngiltere çözüm arayışına girişmiştir. Bu süreç içerisinde İngiltere Sömürgeler Bakanlığı, 1 Temmuz 1922’de bildirisi genelde Churchill “Beyaz Belgesi/Sayfası” isimli bir genelge yayınlamıştır. Bu makalede bu genelgenin yayınlanma sürecinde Filistin’de meydana gelen gelişmeler incelenmiştir.