Neo-liberal Dönüşüm Çerçevesinde 5018 Sayılı Kanun'un Değerlendirilmesi


AKBEY F.

20. Maliye Sempozyumu: Türkiye’de Yeniden Mali Yapılanma, Denizli, Türkiye, 23 - 27 Mayıs 2005, cilt.1, ss.168-196

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 1
  • Basıldığı Şehir: Denizli
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.168-196
  • Erciyes Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

Çalışmada 5018 sayılı Kanun’un getirdiği değişiklikler hakkında betimleyici ve teknik bilgi ve bulgular sunmak yerine, Kanun, tarihsel düzlemde ekonomi-politik bir temele oturtulmaya çalışılmıştır. Çünkü bu Kanun basit bir reform kanunu değildir; kaldı ki olsa bile en teknik reformlara bile iktisadi ve siyasal dönüşümlerin birer zorunluluğu olarak başvurulduğunu ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan, kanaatimizce, özellikle iktisadi ve mali alanlarda düzenlemeye giden kanunların tarihsel anlamda ekonomi-politik bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Dünya ekonomisini bir bütün olarak ele aldığımızda, ortalama 40-50 yıllık dönemler itibariyle ve döngüsel bir biçimde toparlanma, refah, resesyon ve depresyon aşamalarından oluşan ve Kondratiev çevrimleri adı verilen dönemselliklerden müteşekkil olduğunu görmekteyiz. Bu çevrimlerin arka planında ise kapitalizmin bilinen iç dinamikleri (azalan kâr hadleri ve tekelleşme eğilimi) bulunmaktadır. Hal böyle olunca, birikim süreci belirli dönemsellikler itibariyle bazen birikimci bazen de yeniden dağıtıcı olmak zorunda kalmaktadır. İşte, merkantilizm (yeniden dağıtıcı)→ liberalizm (birikimci)→ Keynesyenizm (yeniden dağıtıcı)→ neo-liberalizm (birikimci) sürecinde olan da budur. Bu bakımdan gerek dünyada gerekse Türkiye’de özellikle 1980 sonrasında yoğunlaşan dönüşümleri bu açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Yine kâr hadleri sıkışmış ve kapitalist birikim rejimi birikimci politikaları uygulamaya geçirmek zorunda kalmıştır. Bunun tek yolu ise korunan piyasaları iş gücü arzı ve mal ve hizmet talebi yaratmak üzere gelişmiş piyasalara eklemlemektir. Bu şekilde bir yandan üretim diğer yandan tüketim, veya bir yandan arz diğer yandan talep serbestleşecektir. 24 Ocak kararları ile başlayan sürecin dinamiği de budur. KMYKK da; Sermaye Piyasası Kanunu’nun kabulü (1981), TMSF’nin kurulması (1983), 30 Sayılı Kararname (1984), İMKB’nin kurulması (1986), 32 Sayılı Kararname (1989) ve BDDK’nın kurulması (1999) ile başlayan sürecin son halkasını oluşturmaktadır (ancak bu en son düzenlemenin KMYKK olduğu anlamına gelmemektedir). Bu bir neo-liberal süreçtir. Bu neo-liberal dönüşüm çerçevesinde KMYKK’nın etkilerini sıralayacak olursak, ilk olarak kıta Avrupası geleneğine karşıt olarak Anglo-Saxon yasama tekniklerini öne çıkarmış ve   kanun yapma ve kaldırma tekniğinde, emredici hükümlerin yanı sıra Kanun’a ilkesel hükümleri de dahil ederek, değişikliğe gitmiştir. İkinci olarak, neo-liberal öğretinin kült iktisadi kavram ve ilkelerini (risk, stratejik plan, etkinlik, verimlilik, misyon, vizyon, mali disiplin ve şeffaflık, fayda-maliyet, maliyet-etkinlik, sistem analizi, performans kriterleri, sürdürülebilir kalkınma, çok yıllı bütçeleme vs.) yasal dayanak haline getirmiştir. Üçüncü olarak düzenleyici ve denetleyici kuruluşlarla (mali tevzin bağlamında) mahalli idareleri, neo-liberalizmin görece özerk bürokratik korporatizmi mikro-özerklikler yaratarak ve bunlar arasındaki dengelerin dozunda değişikliğe giderek kendi kendini yeniden üretme yolunda bir araç olarak kullanma politikası çerçevesinde daha da özerkleştirmiştir. Son olarak, neo-liberalizmin, üretimin esnekliğinin yanı sıra, karar alma (yönetişim), uygulama (teknokratizasyon) ve denetim esnekliğine de vurgu yapması çerçevesinde iç denetimi bir danışmanlık faaliyetine dönüştürmüştür.

Due to 1970s tightening of profit rates, the capitalist accumulation regime, both worldwide and among Turkey,   has had to resort to accumulative policies again -like in pre-1929 liberal cycle. And the only way to do this was to incorporate protected markets into the developed ones to create workforce supply and demand for services. In this way, both production and consumption, or in other words both supply and demand would be (neo)liberalized. In Turkey this process has begun with administrative decisions that called 24 January Decisions (1980). Then the transformation that continued with the  Capital Markets Act (1981), establishment of Saving Deposit Insurance Fund (1983), Bylaw No:30 (1984), settlement of Istanbul Stock Exchange Market (1986), Bylaw No:32 (1989) and the foundation of Banking Regulation and Supervision Agency (1999)has been ripen with Public Finance Administration and Control (PFAC)Act Number: 5018. This was a clear neo-liberal transition. When we come to the results of the study within this framework, we can say that PFAC firstly has had evolved the Turkish law-making technique to more Anglo-Saxon one which was overwhelmingly based on continental European tradition before, in terms of incorporating principal and ideal provisions into the law text besides obligatory ones. Secondly, with PFAC, essential economic concepts and principles of hegemonic neo-liberal discourse (like risk, strategic plan, effectiveness, efficiency, mission, vision, fiscal discipline and transparency, cost-benefit, cost-effectiveness, system analysis, performance criteria, sustainable development, multi-year budgeting …etc.) has become legal grounds for the fiscal system. Thirdly, by defining and enhancing autonomy of  regulatory and supervisory bodies and local administrations, the Act has made relative autonomous bureaucratic corporatism of neo-liberalism to reproduce itself via creating micro-autonomies and changing the dosage of balance of power between these autonomies. Finally, the Act has converted the public internal audit to an advisory service in accordance with neo-liberal emphasis on flexibility of audit besides flexibility of production, decision-making (governance), and of execution (technocratisation).