Korkmaz M., Köylü M.(Yürütücü), Eyüpoğlu O., Düzenli M., Gökçe F., Murzaraimov B.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2018 - 2019
Araştırmadan elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
Ülkede hem cami sayısı hem de cemaat sayısı hızla artmaktadır. Zira bağımsızlığını kazandığı yılda ülke genelinde yalnızca 39 cami varken, şu anda ülke genelinde 2457’si kayıtlı olmak üzere toplam 2837 cami ve 521 mescit bulunmaktadır. Cami ve mescitlerin toplam sayısı 3358’dir. Camiler büyük ölçüde yerel halkın da katkısıyla (% 30) Mısır asıllı Kırgız vatandaşı Sait Bayyumi’nin Başkanlığını yaptığı “As-Sanabil Vakfı” tarafından inşa edilmektedir. Ülkede cami sayısıyla birlikte cemaat sayısı da hızla artmaktadır. Cemaatin en dikkat çeken yanı ise, oldukça genç bir yaş ortalamasına sahip olmasıdır. Bu durum oldukça memnuniyet verici olmakla beraber, asıl önemli olan bu cemaatin dini ihtiyaçlarının doğru ve yeterli bir şekilde karşılanamamasıdır.
Fiziki açıdan bakıldığında, camilerin abdesthane ve tuvaletleri hariç, her hangi bir sorun gözükmemektedir. Camiler oldukça sade, temiz ve bakımlı gözükmektedir. Ancak camilerde dini kaynaklar oldukça yetersizdir. Camilerde daha çok TebliğCemaatine ilişkin kaynaklar bulunmakta, bunun ötesinde Kur’an meali, hadis kitapları, hutbe ve vaaz kitapları ya çok yetersiz ya da hiç yoktur.
Anket uyguladığımız din görevlilerinin büyük çoğunluğu kırsal kesimde görev yapmakta ve yaş ortalaması da büyük oranda (% 80’i) 35 yaş üzerindeki kişilerden oluşmaktadır. Görev süreleri açısından bakıldığında ise, büyük çoğunluğu (% 70’i) 1-10 yıl civarında görev yapanlardan ibarettir.
Din görevlilerinin önemli bir kısmı medrese ve İslam Üniversitesinden mezun olmakla beraber, önemli bir kısmı da “diğer” seçeneğini işaretleyerek nerden mezun olduklarını belirtmemişlerdir. Ancak ister medrese isterse İslam Üniversitesi olsun, Kırgızistan’da din görevlisi olarak atanmak için resmi bir din eğitimi programı bulunmamaktadır. Ancak çoğunlukla din görevlileri, KMDİ tarafından desteklenen ve programı oluşturulan belli medreseleri bitirenlerle İslam Üniversitesi mezunlarından seçilmektedir. Burada en çok dikkat çeken husus ise, İlahiyat Fakültesi mezunlarının din görevliliği mesleğine atanmamaları ya da kendilerinin bu görevi tercih etmemeleridir.
Din görevliliği mesleğine atanmak için resmi bir görevlendirme şekli bulunmamaktadır. İhtiyaç olan yerlere atamalar genellikle Muftiyat ya da onların temsilcileri durumunda olan şehirlerdeki kazı(kadı)lar tarafından yapılmaktadır. Muftiyat, imam olarak atayacağı kişilere mülakat yaparak, yetkin gördüğü kişilerin atamasını yapmaktadır. Ancak görüşme yaptığımız kişilerden ve bazı açık uçlu sorulara verilen cevaplardan anlaşıldığı kadarıyla, bu tür atamalarda objektif bir kriterin olmadığı, aksine bazı usulsüzlüklerin olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bu durum, ehliyet ve liyakat konusuna gölge düşürmekte ve bir takım şaibelere neden olmaktadır.
Din görevlilerinin mesleki yeterliklerine baktığımızda, özellikle kırsal kesimlerde ve küçük yerleşim yerlerinde görev yapan din görevlilerinin mesleki açıdan oldukça yetersiz oldukları görülmektedir. Bunun çeşitli nedenleri olmakla beraber, öne çıkan nedenleri şunlardır: Bir kere ekonomik nedenlerden dolayı din görevliliği mesleği cazip bir meslek olarak görülmemektedir. Durum böyle olunca, din görevliliği mesleğine fazla talep de olmamaktadır. İkinci bir neden, daha önce de değinildiği gibi, atama için belirli, somut ve şeffaf kriterlerin olmayışıdır. Din görevlisi olmak için gereken şartlar tam olarak belli olmadığı için, az çok bu mesleği yapabilecek olan kişiler, ya halkın talebi ya da kendi istekleri sonucu bugöreve başlamaktadırlar. Bu da beraberinde mesleki açıdan yetersizliği getirmektedir.
Mesleki yetersizlik alanlarına baktığımızda ise, en başta yeterli derecede Kur’an ezberine ve Arapça bilgisine sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Neredeyse din görevlilerinin % 60’ı, 20 sayfa civarında bir Kur’an ezberine sahiptir. Elbette bu miktar oldukça düşüktür. Ayrıca din görevlileri kendilerini vaaz ve halkla olan ilişkiler açısından da yetersiz görmektedirler. Tüm bu veriler, her şeyden önce din görevlilerinin mesleklerini icra etmek için gerekli olan dini eğitimi alamadıklarını göstermektedir. Mesleki alandaki yetersizlik, hem din görevlilerinin kendilerine karşı olan özgüvenlerini zedelemekte, hem de halk nezdinde gereken ilgi ve alakayı görmelerine engel teşkil etmektedir.
Gerek kazı(kadı)ların gerekse din görevlilerinin verdikleri bilgilere göre, misyonerlerin faaliyetleri son derece azalmakta, Batken, Celalabad, Narın gibi bazı bölgelerde bulunan kilise sayıları da gittikçe düşmektedir. Ancak bazı bölgelerde Agahan faaliyetlerinin yoğun olduğu belirtilmektedir. Cemaat açısından bakıldığında ise, en faal ve etkin olan grubun Tebliğ Cemaati olduğu görülmektedir. Bu cemaat sadece camilerde faaliyetlerini yürütmekle kalmamakta, aynı zamanda ülkenin farklı yerlerine tebliğe çıkmaya devam etmektedir. Tebliğ cemaatine yöneltilen en büyük eleştiri ise, ilme yeterince önem vermeyip, sadece insanlara belli bazı iman esaslarının ve amellerin sevgisini aşılamaya çalışmakla yetinmesi ve dolayısıyla güncel meselelere yeterince uyum sağlayamaması yönündedir.
Din görevlilerinin büyük kısmı mesleklerinden memnundurlar. Bu mesleği seçmelerindeki en önemli faktörlerin ilki dini kaygıları olup, % 46 oranında Allah rızası için bu mesleği seçtiklerini beyan etmişlerdir. Bununla birlikte, bu mesleği dış çevrenin talepleri, zorunluluklar gibi seçenler de önemli bir grubu oluşturmaktadır.
Din görevlileri gerek cemaatle olan ilişkilerinden gerekse toplumun din görevlilerine bakış açısından memnun gözükmektedirler. Bu durum aynı zamanda, toplumun dine karşı pozitif ilgisinin de bir yansımasıdır. Zira toplumun önemli bir kesimi (% 76), dine karşı orta ya da ileri düzeyde ilgi duymaktadır.
Din görevlilerinin gelir durumuna baktığımızda son derece yetersiz olduğu görülmektedir. Zira din görevlilerinin yarıya yakını gelir durumu hakkında bilgivermezken, cevap verenlerden % 40’ının da aylık geliri 10 bin Som kadardır. Bu da din görevlilerini suiistimale açık hale getirmekte veya farklı yönlere sevk etmektedir.
Din görevlileri gerek Muftiyattan ve gerekse devletten, kendi ekonomik durumlarının düzeltilmesini, belli bir gelirlerinin olmasını, camilerin elektrik ve ısıtma gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını, camilerde dini kaynakların zenginleştirilmesini, atamalarda daha adil davranılmasını, toplum açısından zararlı olan birtakım dini gruplarla mücadele edilmesini istemektedirler.